RİZE YAYLALARI
Rize yaylalarını gezdum, gördum, sendagez diye yazdum.
LİKYA YOLU YÜRÜYÜŞÜ
Likya Yolu yürüyüşümü buradan okuyabilirsiniz.
BATI KARADENİZ'İ GÖRÜN
Batı Karadeniz'de Kelebeğin rüyasına yolculuk başlıyor.
Site Haritası
Takvim

AZARBAYCAN’IN SIFIR NOKTASI: GOBUSTAN

Azerbaycan'da 10 bin yıl önce yaşamın olduğu bir açık hava müzesi

Dünyanın sıfır noktası olarak gösterilen ve en eski kült yerleşim yeri olarak kabul edilen Göbeklitepe’nin bir benzeri de Azerbaycan’da, başkent Bakü’nün hemen yakınında bulunuyor.





Unesco dünya mirası listesinde yer alan bu yerin adı Azerbaycan yazımına göre Qobustan, bizim dilimize göre ise Kobustan veya Gobustan. Ancak, onların telaffuz şekli ile Gobustan anlatımı bize daha yakın geliyor.

AZERBAYCAN’IN GÖBEKLİTEPE’Sİ

Göbeklitepe’nin tarihi, MÖ 12 bin yıllarına kadar dayanıyor. Gobustan ise daha sonranın, MÖ 10 bin yıllarındaki yaşamın izlerini taşıyor.



Bu nedenle aynı Göbeklitepe gibi Dünya ve Azerbaycan tarihi anlamında çok önemli bir açık hava müzesi.

Bakü’den, rehberimiz Nigar hanımın arabası ile gittik Gobustan’a. Yol, yaklaşık bir saat sürüyor. Yol boyunca en fazla dikkatimi çeken, karayolunun her iki tarafında da sürüp giden oldukça süslü yüksek duvarlar oldu.



Bu duvarlar, ne acıdır ki, yolun hemen arkasındaki köy evlerini ve orada sürüp giden yoksul yaşamı, lüks arabaları ile yoldan gidenlerden gizlemek için yapılmış. O nedenle çevremizi çok fazla göremeden Gobustan’a kadar ulaştık.

KAYALARIN ARASINDAKİ YAŞAM

Gobustan, ekteki fotoğraflardan da göreceğiniz gibi kayalık bir tepe. Gobu, Azerbaycan dilinde dağdaki geçit anlamına geliyormuş.



Zaten bu bölge yıllarca kervanlara da ev sahipliği yapmış. 1939 yılında keşfedilen bu kayalık yükseltinin dibinde, güzel düşünülmüş bir mimari ile harika bir müze inşa edilmiş.

Müzede, önce bölgenin tarihi anlatılıyor. Buralar milyonlarca yıl önce denizle kaplıymış. Deniz çekilince, tuzunu toprakta bırakmış. Bu nedenle etrafta hiç bitki yok.



Yaklaşık 10 bin yıl önce, Gobustan’daki dağlık arazideki mağaralarda yaşam süren insanların yaşamından örnekler, bilgisayar oyunları ve heykeller aracılığı ile müzede yeniden canlandırılmış.



Oldukça da başarılı olmuşlar. 10 bin yıl önce yaşayanlar tarafından kayaların üzerine çok sayıda resim ve şekil yapılmış.



Arkeologların Petroglif diye adlandırdığı bu basit çizimler, bilgisayar canlandırmalarında çok daha net gözüküyor.

YAŞAMLARINI KAYA DUVARLARINA RESMETMİŞLER

Çizimlerde, çeşitli hayvan figürleri, avcılıkla ilgili hikayeler, danslar, yaşamdan anlar ve konuşma diline yönelik simgeler yer alıyor.

Bunları gördükten sonra, çıktığımız dağda ise, müzede rehberin anlattığı işaretlerin orjinallerini, mağara duvarlarında belli belirsiz görebiliyorsunuz.



İşaretlerin bilgisayar kopyalarını müzede net görünce, mağaradaki silinmeye yüz tutan petroglifleri seçebilmek daha kolay oluyor.



3 bin 500 Petroglif olduğundan söz ediliyor. Yani dağ taş tüm kayaların üzerinde 10 bin yıllık çizimler var. Bir de su biriktirmek için açtıkları küçük oyuklar.

MÜZEDE GÖRDÜKLERİMİZİ DAĞDA BULDUK

Dağda, taşlar, birbirinin üzerine öylesine usturuplu yıkılmış ki, Gobustan’da, iki adımda bir ilginç mağaralar, dolayısıyla doğal yaşam alanları oluşmuş.



Göbeklitepe’deki gibi Kült, yanı insan eliyle oluşturulmuş mimari burada yok. Mağaraların kimisinin üzeri kapalı, kimisinde ise rüzgardan ve yağmurdan ancak sığınılacak kadar çok küçük alanlar var.

Müzede gördüklerimizi, Gobustan kayalıklarında aklımıza yerleştirip, yaşamı aklımıza perçinledik. Şimdi sırada, ne olduğunu bilmediğimiz, şimdilik sadece adı ilginç gelen balçık volkanına gitmek var.

BALÇIK VOLKANI

Burası Gobustan’a çok yakın bir yer. Gidene kadar, anlatılanlardan nasıl bir yer olduğunu anlamadık. Görmeden de burayı anlamak mümkün değil.



Üstelik çamur volkanına giderken, bir gün önce yağan yağmur, yolu da çamur haline getirmişti.



Bu nedenle rehberimiz Nigar’ın güzel arabası ile değil, bölgede bu işler için kullanılan arazi vitesli eski arabalar ile balçık volkanının yoluna düştük. Günü birlik otobüsle gelen turistlerin hepsi bu arabalarla çamur volkanına çıktıkları için, sırasını bekleyen çok sayıda araç gördük.

Balçık Volkanının yolu da yok. Bomboş, çöl gibi bir arazide, teker izinden oluşan yolun üzerinden gidiliyor. Arabanın gittiği toprağın ve buradaki göz alabildiğince arazinin altının, petrol ve doğal gaz yatağı yolda öğrendik.

ARABAYLA KAYA KAYA ÇIKTIK

Arabayla patinaj yapa yapa çıktığımız tepede, çamur volkanını görüyoruz. Toprağın üzerine çıkmaya çalışan doğal gaz, bu bölgede buluştuğu yer altındaki çamur katmanını da yukarı itiyor. Böylece gözeneklerden doğal gaz ile birlikte çamur da fışkırıyor.



Fışkıran çamur, çamur tepesinin her geçen gün biraz daha yükselmesine neden oluyor. Çamur tepesi, yerden 100 metre kadar yukarıdaydı ama tepenin üzerinde de farklı yerlerden gaz çıkışı olduğu için, küçük küçük birbirinden ayrı yükseltiler oluşmuştu. Üstelik çıkan gaz sıcak olduğu için, çamur da yukarıya ısınmış halde çıkıyor. Bu nedenle, özellikle yaz aylarında bu çamurların içine girip, güzellik uğruna çamur banyosu yapan turistler de oluyormuş. Biz gittiğimizde soğuk bir rüzgar uğulduyordu ve zaten o tepede çok fazla kalmamız mümkün değildi.

Bileklerimizde kadar çamura battıktan sonra, rehberimizin arabasına yeniden binebilmek için, o ayakkabıların da bir çeşmede yıkanması gerekiyordu ki, rehber dahil hepimiz öyle yaptık.

Birçok şey görüp, birçok şeye şahitlik ettiğimiz, güzel ama macera dolu bir gün yaşadık.

 

777 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi1
Bugün Toplam25
Toplam Ziyaret184069
Hava Durumu
Bu Web Sitesi Desteği