RİZE YAYLALARI
Rize yaylalarını gezdum, gördum, sendagez diye yazdum.
LİKYA YOLU YÜRÜYÜŞÜ
Likya Yolu yürüyüşümü buradan okuyabilirsiniz.
BATI KARADENİZ'İ GÖRÜN
Batı Karadeniz'de Kelebeğin rüyasına yolculuk başlıyor.
Site Haritası
Takvim

SENE 1983. LİG YANGINLA BİTMİŞTİ

1983 yılında Beşiktaş yarıda kalan Eskişehirspor maçıyla şampiyon olurken, düşen Eskişehirspor taraftarları stadyumu yakıyordu

            

 

Unutamadığım bir gazetecilik anısı.

Eskide gazetecilik vardı. Haber atlatma vardı.

Oysa bugün öyle mi?

Gazetelere bakıyorum. Logoları farklı. Ama haberlerin büyük bölümü aynı. Bazen köşe yazıları da aynı.

Eskiden böyle miydi?

Haber zordu.

Haberi almak da zordu, gazeteye ulaştırmak da.

Çoğu kez denizi geçer çayda boğulurduk eskiden.

Olmayacak bir haberi, Türkiye’nin en ücra noktasına kadar giderek alır, böylece zoru başarırdık. Yani denizi geçerdik. Ama o haberi, zamanında, gazeteye ulaştıramaz, çayda boğulurduk. Bunun o kadar çok örnekleri var ki.

Haberi ulaştırsan, o haberle ilgili resmi ulaştıracak teknolojiyi her yerde bulmak olası değildi. Teknolojiyi bulsan, telefon hattını bulman mümkün değildi. Velhasıl, zor işti bu gazetecilik. Ama her zor işte olduğu gibi, gazetecilikte de, keyif daha fazlaydı o zamanlar. Bu kadar zorluktan sonra, haberi ve fotoğrafı merkeze ulaştırmayı başarabilenler yaşardı keyfi. Diğerleri hala cebelleşirken.

İşte o günlerden bir anı;

Türkiye futbol liginde unutulmayan maçlar vardır.

Bunlardan birisi de Eskişehir’de oynanan Eskişehirspor-Beşiktaş maçıydı.

Bu maç ligin son haftasına denk gelmişti ve önemi çok büyüktü.

Beşiktaş yenerse şampiyon olacaktı.

Eskişehirspor yenerse, ligde kalacaktı.

Sonuç, iş böyle olunca iki takımı da yakından ilgilendiriyordu.

İki takımı da ilgilendiren böylesi bir kritik maç, tabi ki en fazla da kamuoyunu, dolayısıyla, onun gözü kulağı olan medyayı ilgilendiriyordu.

Çalıştığım Yeni Asır Gazetesi, bu maçı izleme görevini bana verdi. Sporum Müdürüm, “yanına bir de foto muhabiri al ve git” dedi.

Şimdi Manisa’da evinde oturup emekliliğin tadını çıkartan Turgut Mantar’dı zaten ofisin tek foto muhabiri.

Turgut Mantar, maçlara fazla sık gelmezdi. İşi gücü, meclise gidip siyasilerin fotoğraflarını çekmek, miting izlemekti.

Turgut, “Nasıl gideceğiz” diye sordu.

Ben de maç sabahı çıkacağımızı ve elbette otobüs ile gideceğimizi söyledim. İkinci bir yol daha vardı ve o da, bürodan özel bir araba almaktı. Ancak, Eskişehir’de fazla dolaşmamız gereken yer olmayacağı için buna gerek görmedim.

Yılın en önemli maçına otobüs ile gittik. Öğle saatinde oradaydık. Bir lokanta bulup bir şeyler yiyelim dedik. Gidilecek lokanta sayısı fazla değildi.

Birine girdik ve oturduk. Siparişlerimizi verdik. Eskişehir çok sakin gözüküyordu. Bu kadar önemli bir maç olmasına rağmen, sanki bizden başka gazeteci yok gibiydi şehirde.

Neyse, karnımızı doyurduktan sonra, stadyuma gitmek için yola koyulduk. Maçın başlamasına, daha birkaç saat vardı ama stadyumun çevresi bile ana baba günüydü. Kalabalığın arasından geçerek stada girmek için çaba harcarken, bu dev maç için İstanbul’dan gelen gazetecileri gördüm.

Anlaşılmaz bir telaş içindeydiler. Şefleri sağa sola emirler yağdırıyor, bir sürü insan da bu emirleri uyguluyordu.

Bu maçın, Türk Spor Basını için tarihi önem taşıyan maçlardan biri olacağını biliyorduk ama Türk spor basının teknoloji ile ilk kez bu kadar yakından kucaklaşacağı hiç aklıma gelmemişti.

Evet; Türk Spor Basını, ilk kez bu maçta, yeni bir teknoloji kullanıyordu. Hem de o güne kadar görmeye alışmadığımız, bilmediğimiz bir teknoloji.

Ben bile hayret içinde kalmıştım. Turgut da etrafına şaşkın şaşkın bakıyordu. Eh ne de olsa, biz otobüsle gelmiştik.

İstanbul’un belli başlı gazeteleri, Türkiye’de ilk kez uçak kiralamışlar ve bu maç için görevlilerini, Eskişehir’e özel uçak ile göndermişlerdi. Gazetecilerin yanlarında, özel uçakların pilotları da yürüyordu. Herhalde, onlar da maçı izlemek isterdi.

Kendi kendime, “bugünleri de görecek miydik” diye düşündüm. Gazetelerin özel uçak kiralamalarından gurur duydum.

Derken yılın maçı başladı. Maçı, sonraki yıllarda FİFA hakemliği ve MHK üyeliği yapacak olan Metin Tokat’ın babası, eskinin en baba hakemlerinden FİFA kokartlı Talat Tokat yönetiyordu.

İlk yarı golsüz sonuçlandı. Stat korkunç kalabalıktı ve her iki takımın da seyircisi vardı. Eskişehirspor seyircisi, sayı olarak Beşiktaş seyircisinden daha kalabalıktı. Çünkü, Eskişehir, yıllar önce Türk futbolunun lokomotif  şehirlerinden birisiydi ve seyircinin futbola ilgisi çok büyüktü. Onları, şimdiki Trabzonspor seyircisinin yerine koyabilir, öyle düşünebilirsiniz. Kendi takımları varken, Eskişehir’de hiç kimse, başka takımı tutmaz, hatta sempatizanı bile olamazdı.

Maçtaki ilk gol Beşiktaş’lı Ziyadan geldi. Eskişehirspor Zafer ile skoru eşitledi. 76. Dakikada Ziya bir gol daha attı ve takımına şampiyonluğun yolunu açtı. Ama bu gol, Eskişehirspor’un ikinci lige düşmesi anlamını taşıyordu.

Maçın bitimine uzunca bir süre olmasına rağmen, Eskişehirspor seyircisi bu golden rahatsız oldu. Ofsayt itirazlarına uzun süre devam ettiler. Maçın bitimine 14 dakika vardı ve Eskişehirspor’lu oyuncular maçı giderek sertleştiriyorlardı. Bir Beşiktaşlı oyuncu aldığı sert darbeden sonra yerden kalkamayınca, oyunun durmasına kızan Eskişehirspor tribünlerinde isyan başladı. Sahaya, bir sürü yabancı madde atılmaya başlandı. Bir taş, yardımcı hakem Hüseyin Karaca’nın kafasına isabet etti. Hakem ciddi şekilde yaralandı.



Sahaya atlayan seyirciler de olunca, hakemler maçı bitirmeden, soyunma odasına kaçar adımlarla gittiler. Bir Eskişehirspor yöneticisi, sahadan çıkan hakemlere saldırdı ve bir tekme ile Talat Tokat’ı tünele giden merdivenlerden düşürdü. Seyirci daha da alevlenmişti. Hakemlerin sahaya dönmesini istiyordu. Ancak Talat Tokat, soyunma odasında maçı tatil ettiğini açıkladı. Bir iddaya göre, eğer son tekme olmasaydı, Talat Tokat, yardımcı hakeminin yarılan başını sardırarak, maçı tamamlatacaktı.

Maçın tatil edilmesi, Beşiktaş’ın 15 yıl aradan sonra şampiyon olması anlamına geliyordu. Beşiktaş kafilesi ve uçakla gelen gazeteci ekibi, maçın bitmesi ile süratle stadyumdan arılarak, İstanbul’un yolunu tuttu. Beşiktaşlı futbolcular, karayolu ile, haber yetiştirecek gazeteciler ise özel kiralanan uçaklarla İstanbul yoluna düştü.

Haber de güzeldi, o ana kadar çekilen fotoğraflar da. Nefis bir şampiyonluk hikayesi için gazetecilerin tüm malzemeleri hazırdı. Hakemin kafasına sert bir cisim gelmişti, olaylar çıkmıştı. İşte her şeyin resmi vardı. Hatta Beşiktaşlı futbolcuların sahadan kaçar gibi uzaklaşırken çekilen görüntüleri ve soyunma odasında verdikleri sevinç resimleri sayfaları süsleyecekti.

Her gazete bu maç içim 8-10 kişilik ekipler oluşturmuştu. Bunların içinde en az 4 veya 5 foto muhabiri vardı.

Gazetecilerin büyük bölümün stadyumdan ayrılıp, özel uçaklara ulaşma yarışının başladığı dakikalarda, Eskişehir stadında yeni bir gelişme yaşanıyordu.

Beşiktaş tribünleri boşalmıştı. Eskişehirspor tribünlerinin kapıları ise Beşiktaş taraftarlarının stadyumdan uzaklaşacaklarından sonra açılacaktı. Telefon ahizesi kulağımda maçı yazdırırken, bir yandan da bu gelişmeleri izliyordum.

İstanbul’dan gelen gazeteciler ise, o saatlerde büyük bir ihtimalle özel uçaklarına binmişler, pilotları da son kalkış hazırlıklarını yapıyordu.

Birden beklenmeyen şeyler gelişti.

Eskişehirspor tribünlerindeki seyircinin protesto amaçlı tutuşturdukları kağıtlar, koca bir alev topuna dönüştü. Hala kalabalık olan tribünden, insanların arasından alevler yükseliyordu. Seyirci kaçamıyordu, Çünkü güvenlik nedeniyle, o yanan tribünde kilit altında tutuluyordu.

Seyirciler, sadece alevlerden uzaklaşmaya çalışıyor, tribünde korunacağı bir yer arıyordu.

Telefonu elimden bıraktım ve “Turgut Mantar..” diye bağırdım.

Turgut cevap vermedi.

Bir daha, bir daha bağırdım.

Bir yandan da arka merdivenlerden stat çıkışına ulaşmak için aşağıya olunca hızımla iniyordum.

Turgut’a yolda rastladım. Her zamanki gibi bir şeyler atıştırıyordu.

Kolundan çekerek yukarı çıkarttım. Sadece “gel” diyordum Turgut’a. “Soru sorma, konuşma, gel”

Tribünlere tekrar çıktığımız zaman, karşımızda yılın fotoğrafı duruyordu. Tribünler olanca şiddeti ile yanıyor, herhangi bir olaya anında müdahale etmek için, stat yakınına getirilen itfaiye araçları, stat içine sokularak, atletizm pistinin üzerinden yangına su sıkıyordu. Hala tribünde olan Eskişehir seyircisi, hem yangından, hem de itfaiyenin sıktığı sudan kaçmaya çalışıyordu. İtfaiye, üç araçla yangına müdahale ediyordu.

Tam karşımızdaki bu tribündeki gelişmeleri, Turgut fotoğrafladı. Etrafıma baktım. Bizden başka gazeteci yoktu. İstanbullular uçaklarına, Eskişehirliler evlerine gitmişti. Ve yılın fotoğrafını, sadece Turgut Mantar çekiyordu.

İş bu fotoğrafların yerine ulaştırılmasına gelmişti.. Zaman önemliydi. Denizi geçip, çayda boğulmamalıydık. Gece olmadan, gazete baskıya girmeden fotoğrafları İzmir’e ulaştırmalıydık.

Hemen stat dışına çıkıp, ilk gördüğüm taksiyi çevirdim.

Turgut Mantar’ı taksiye biraz da zorlu bindirip, sürücüsüne, “Bu beyi, en kısa yoldan İzmir’e götüreceksin. Taksi parasını da orada sana ödeyecekler” dedim.

Beş saatlik bir yolculuktan sonra Turgut Mantar İzmir’e, Yeni Asır’a zamanında ulaştı. Yazdırdığım habere o zamanın sekiz sütunu olarak tarif edilen, yarım sayfalık bir resim verildi.

Fotoğraf altında, “LİG YANGINLA BİTTİ” yazıyordu.

Ve bu fotoğraf başka hiçbir yerde yoktu.

Fotoğraf her şeyi anlatıyordu ve aslında yazıya bile gerek kalmamıştı.

Yeni Asır gazetesi, ertesi gün piyasaya çıkıp okuyucuların eline ulaştığı zaman, uçakla gelen gazeteci arkadaşlarımızı ne kadar kötü atlattığımız ortadaydı.

Haber kendisini gösteriyordu.

Sonradan öğrendim.

Bir İstanbul gazetesinin patronu, gazetesinin Spor Servisinde, bizim haber ve fotoğrafın yer aldığı Yeni Asır’ toplantı masasına fırlatarak, “Beyler özel uçakla gittiniz ama haberi alamadan geri döndünüz” demiş.

*              *                *

Kıssadan hisse

Gazetecilik eskiden güzeldi.

Gazeteci, isterse teknoloji ile de yarışabilir.

Gazeteler, daha güzel idare ediliyordu.

Hepsinden önemlisi, insana verilen değer daha fazlaydı.

 

Talat Tokat’ın maçı tatil etmesi ile karar Futbol Federasyonu Yönetim Kurulu’na kalmıştı. Yönetim Kurulu ise, maçın devamına olanak sağlanamadığı için, Beşiktaş’ı 3-0 hükmen galip ilan edecek, bu sonuçla siyah-beyazlılar şampiyon olurken, Eskişehirspor ise ikinci lige düşecekti. Çünkü, yönetmelikler açıktı. İki takımın da kaderi belli olmuştu, Talat Tokat’ın maçı tatil etmesi ile birlikte.

NOT: Bu haberin yer aldığı, o günün Yeni Asır gazetsini arşivimde bulamadım. Yeni Asır ailesinden bulan olur da, fotoğraflayıp gönderirse, sevinirim.
O nedenle internetten bulduğum fotoğraflarla bu anıyı canlandırdım.

 

 

 

 

 

 

 

724 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi1
Bugün Toplam86
Toplam Ziyaret184130
Hava Durumu
Bu Web Sitesi Desteği