RİZE YAYLALARI
Rize yaylalarını gezdum, gördum, sendagez diye yazdum.
LİKYA YOLU YÜRÜYÜŞÜ
Likya Yolu yürüyüşümü buradan okuyabilirsiniz.
BATI KARADENİZ'İ GÖRÜN
Batı Karadeniz'de Kelebeğin rüyasına yolculuk başlıyor.
Site Haritası
Takvim

KATMANDU VE HİNDİSTAN'IN GİZEMİ

Gezi yazarı Lerzan Karagenç, 10 gün süre Katmandu ve Hindistan gezisindeki gözlemlerini yazdı ve bu ülkelerin egzotik şehirlerini, tapınaklarını okurlarıyla paylaştı.


YAZAN:Lerzan Karagenç


Yorucu bir uçak yolculuğu İle Nepal’in başkenti, dünya’nın çatısı sayılan Katmandu’ya gelip otelimize yerleştik. Gördüğümüz ilk şey, tapınakları, sokak hayvanları, farklı renkleri ve, farklı renkteki elbiseleri, hayat tarzları ve mistik kokuları ile burada, bizden çok farklı bir yaşam tarzı olması. Everest dağı zirvesinin ve Himalayaların göşlesindeki Katmandu’da yaşam çok ilginç akıyor.

Şehirde çok fazla güvenlik önlemi olmamasına rağmen hırsızlık olayının yok denecek kadar az olduğunu öğrenmek bizi rahatlattı. Trafik kötü, Budizmin etkisini ve geleneklerini her yerde görmek mümkün. Her yer tapınak dolu. En büyük, hatta tek gelir kaynakları turizm.

Hippilerin aklın etmesi ile ünlenen Nepal, zamanla Everest turizmi de devreye girince çok daha fazla popüler olmuş.

MAYMUNLAR TAPINAĞI

Kadmandu’da ilk gün Maymunlar Tapınağı’na (Swayambhuanath) gittik. 



Tapınağın kubbesinin üzerinde Buda’nın gözleri var ve Kadmandu’nun muhteşem vadisine bakıyor. Şehrin en etkileyici noktalarından biri. 



Tapınağa doğru çıkarken maymunlar size eşlik etmeye başlıyor. Korkacak bir şey yok siz onların hiç umurunda değilsiniz, siz hiç yokmuşsunuz gibi kafalarına göre takılıyorlar.

ÖLENLERİN YAKILDIĞI TAPINAK

Nepal’deki ikinci günümüzde, önce ölülerin yakıldı yer olan Pashupatinath tapınağına gittik ve Bagmati nehri karşısındaki duvardan ölü yakma törenlerini izledik. Ölü yakma töreninde ölen kişinin en büyük oğlunun saçı tras ediliyor tepede çok az bir kuyruk gibi sac bırakılıyor. Ölü yakılmadan önce nehrin kenarına indiriliyor kutsanıyor sonra yakılacağı bölüme  getiriliyor. 



Burada sandal ağacının üstüne konup tekrar üstüne ağaçlar konarak ailenin 
büyük oğlu tarafından ateşe veriliyor. Ateşe veren kişi beyaz giyiyor. Yandıktan sonra küller Bagmati nehrine süpürülüyor. Bu tapınağın Nepal’in en kutsal Hindu tapınağı olduğunu öğrendik. 



Tapınak aynı zamanda UNESCO kürtür mirası listesinde yer alıyor. Tapınağın içinden geçen Bagmati Nehri Hindular için kutsal olan Ganj Nehri’ne dökülüyor. Bu kutsal noktada, ölü yakma işlemi 24 saat devam ediyor. Yakılanların, daha iyi bir reankarnasyonla dünyaya dönüleceğine inanılıyor.  


Uzakta yaşayan yaşlılar, hastalar hayatlarının son günlerinde buraya yerleşerek ölümü bekliyor.

 BOUDNATH TAPINAĞI

İkinci günümüzdeki bir diğer seyahat noktamız, Boudnath tapınağı oldu. 


Nepal’in en büyük Stupası olan Boudhath stupa’yı yukardan fotoğrafladık. Stupanın cevresini dua ederek dolaşıyorlar. 108 kere dönünce cennete gideceklerine inanıyorlar. 



Çevredeki mağazalar egzotik alışveriş cenneti. 



Öğlen yemeğinde meydanda bir restoranda içi tavuklu ve sebzeli MOMO (Nepel, çin mantısı benzeri) yedik. 



Boudnath’ta “Thanka” okuluna gittik ve onların farklı resim sanatının yapımını gördük. Ustalar bu resimleri ortalama 5 günde yapıyorlarmış ve biz de hatıra olarak bir Thangka aldık. 



Nepaldeki son günümüz pazardı, Pazar günü Nepal de tatil değil okullar ve iş yerleri dükkannlar açık. Sabah ilk rotamız Bhaktapur'a giderken yolların kalabalıklığı ve keşmekeşini hayretle izliyorduk. 



Motosiklet çok yaygın kullanılıyor. Bhaktapur da iki yıl önce yaşanan deprem felaketinden en çok hasar gören şehirler arasında. Tüm şehirde her yer bayraklarla donatılmış, bayraklarındaki iki üçgen kardeşçe yaşamın ve dindeki hoşgörünün bir sembolu. Dik çevirdiğinde everest ve himalayalar ters çevirdiğinizde hinduizm ve budizmin kardeşliğinin simgesi. 



Bhaktaphur'a girdiğimizde yol bizi “Durbat square “ yani "saray meydanı"na çıkardı. İlk gezdiğimiz bölgede 2015 Nisanının deprem izlerini farkedilir derecede gördük. 



Oradaki tapınakların tepelerinin bazılarında kırmızı bayraklar var bazılarında ise yok. Bu bir işaret ve tapınağın faal olup olmadığının bir göstergesi imiş. 



Meydan oldukça keyifli, buradaki tapınaklardan “laxmi tapınağı” en büyük tapınak , buradaki 5 tane heykel kaidesi oldukça şaşalı, her biri birbirinden 10 kat daha güçlü ve en tepedeki tanrının sembolü.



Bu meydana çıkan renkli dükkanlarda, paşminalar ve kaşmir şalların renkli dünyasına daldık.




PATAN

Sonrasında , Bagmati nehrinin üzerindeki köprüyü geçince kendimizi Patan da bulduk. Patan da kraliyet ailesinin yıkandığı havuz, depremde yıkılan tik ağacı işlemeli tanrı figürleri bizi çok etkiledi. Yıkıntıların tamir edildiği büyük alanda ustalar restorasyon çalışmalarını hummmalı şekilde yürütüyorlardı. 




Havuzdaki “lotus çiçeğinin “ derinliklerinde kendinizi bu egzotik dünyanın içinde buluyorsunuz. 



Bir söylentiye göre sarayın hazinesi bu havuzun altında saklanıyormuş. Suyun kirliliği de bunu adeta destekliyordu sanki. Sarayın arka tarafında şu an kafeterya olarak kullanılan açık keyifli güzel bahçesinde “sebzeli noddle “ ve MOMO yu soğuk Everest birası eşliğinde yedik. 



Sonrasında 12. Yüzyıl “Altın tapınağa“ gittik. Burası Hindistan ve Tibet'ten gelen küçük budist rahiplerin 12 yaşına kadar eğitim aldıkları bir tapınak. Haliyle küçük rahiple de bir fotoğraf çektirmeyi ihmal etmedik. 




Burayı gezdikten sonra rehberimiz Derya hanım bizi “singing bowl“ a götürüp muhtesem bir deneyim yaşattı. 



Havan benzeri 7 metalden yapılmış çeşitli byüklüklerde çanaklara tokmakla vurularak, oluşan titreşimle vücudumuzun ağrıyan bölgelerine inanılmaz bir terapi uygulanıyor. Başıma ve omzuma şifa taslarıyla tedavi yaptırmayı da ihmal etmedim.

Sonrasında muhtesem bir Nepal gecesi yaşadık. 



Gezide tur otobüsümüzde Nepali rehberimiz Yana'nın söylediği “Ressam Piriri” şarkısının restoranda çalmasıyla birlikte bir anda kendimizi sahnede bulduk. Hint dansçılarıyla birlikte dansederek güzel bir gece yaşadık.

VER ELİNİ HİNDİSTAN
İLK DURAK JAIPUR

Rajasthan eyaletinin başkenti olan Jaipur 1853 yılında Galler prensinin ziyareti onuruna pembeye boyanmış. O günden beri "Pembe Şehir” olarak anılıyor. 



Jaipur da ilk duragimiz Hawa Mahal oldu. Müthis detayli dis mimarisi ile Jaipur 'un simgesi olmus Hawa Mahal, harem hanimefendilerinin yaşam alanı olarak inşa edilmiş. Haremdeki kadınlar burada eğlenerek günlerini geçirebiliyorlar ve küçük percereli odalarından dışardaki yaşamı takip edebiliyorlar.
Burası belki de Jaipur un en çok fotoğrafı çekilen yapısı.



Hindistan'daki ikinci durağımız Amber Kalesi ve Sarayı oldu. 




Giderken yolda gördüğümüz kobra yılanları gösterisi beni çocukluğumun filmlerine götürdü. 



Aravali dağlarının tepesindeki kale ise bana daha önce görme şansını yakaladığım “Çin Seddi” ni çağrıştırdı. 



Kaleye fillerin tepesinde ikişer kişilik gruplar halinde çıktık. Yol boyınca satıcılar peşimizi bırakmıyordu. Tepeye vardığımızda ise 4000 Rupilik yatak örtüsünü 1000 ruıpi ye almıştık. Gezimizin en kahkahalı anlarını ise kesinlikle  filin üzerinde yaşadık. 



Kale; salonları, haremi, Aynalı Sarayı, tapınakları, bahçeleri ve mimarisi ile bizi kendine hayran bıraktı .



SU SARAYI

Sonraki durağımız “Su Sarayı” idi. Aslında 3 katlı inşa edilmiş fakat muson yağmurları nedeniyle sular altında kalmış bir yer burası. 1 katı suyun altında kaldığından 2 katlı görünüyor.



JANTAR MANTAR

Daha sonra Mihrace Jai 2. Singh in astronomik ölçümler için inşa ettirdiği gözlemevi Jantar Mantar'ı ziyaret ettik. UNESCO Dünya Mirası Listesinde de yer alan bu gözlemevini Jai Singh  inşa ettirmeden önce birçok uzmanı çeşitli ülkelere  göndererek oradaki çalışmaları öğrenmelerini istemiş. Buradaki en dikkat çekici alet 30 metre yükseklikteki güneş saati. Güneşli havalarda son derece hassas ölçüm yapan bu aletin ölçüm prensibini dinlemek bizim için zamanda bir yolculuk oldu. Kolumuzda ve cep telefonlarımızda birer rakamdan ibaret olan zaman aslında güneş ışınının bir yolculuğuydu. Diğer bir deyişle gölgenin yol almasıydı.




CITY PALACE

Son durağımız “City Palace” dı. Çok geniş bir alanda yer alan bu sarayın bence en ilginç yanı hala bir bölümünde yaşamın sürmesi.



Saraydaki müzeyi gezerken ise kaftanları, silahları incelerken kendimi adeta Topkapı Sarayı’ nda hissetim. 



Binanın dışındaki büyük gümüş kap eski Mihrace nin İngiltere ziyareti sırasında içme suyunu taşıması için kullanılmıştır.



Bunlar dışında bulunmaz Hint kumaşını peşine düşüp tekstil üretim merkezlerini dolaştık , kulkusuz baskı motifleriyle, renkleriyle bir derya deniz.



Bununla birlikte ülkemizin tekstil gücünü bir kez daha farkedip taktir etme imkanını da bulduk ve ellerimizde sadece Amber Kalesi‘ nden aldığımız filli yatak örtüleriyle otelimize döndük.




TAÇ MAHAL VE AGRA


Çocukluğumda Tac Mahal'i öğrendiğimde buraya giddbileceğimi hayal bile edemezdim. Yorucu ve uzun bir otobüs yolculuğu sonrası Agra'ya geldik. Ayağımızın tozuyla Kendimizi “Tac mahal “de bulduk.



Taç mahal girişine geldiğimizde oldukça sıkı bir aramadan geçtik . Taç mahal çevresindeki dört km alan içinde motorlu taşıt trafigine izin verilmiyor . Bu yüzden elektrikli araçlarla oraya ulaştık. İçeri toz girmesin diye girişte bizlere bezden beyaz bir galoş verdiler.




Tac mahal Şah Cihan ın çok sevdiği karısı Banu Begüm Mümtaz için yaptırdıgı bir mimarlık şahaseri. Kendisi zaten mimariye çok meraklı imiş. Begüm 14. çocuğunu doğururken ölmüş.



Yapımı 21 yıl sürmüş. Tac mahal de beyaz mermerin içinde deperli taşların kakma şeklinde kullanıldığını görüyoruz bu sanat burada müthiş uygulanmış.



Şişkin bir kubbe üzerindeki kemerli kameriye şeklinde şişkin dış yapı tarzı irandan esinlenilmiş .



Daha sonra Agra galesine gittik . Kale askeri olarak yapılsa da burası Şahcihan tarafından saray olarak kullanılmış.



Şahcihan yaşamının son günlerini oğlu tarafından hapsedildiği bu kalede geçirmiş ve burada ölmüş. Kalenin taşları pembe kızıl arası bir renkte.



Çok büyük bir alana kurulan kaleyi oldukça keyifli gezdik. Muazzam güzel bir de bahçesi var . Kaleden “Tac Mahal “manzarası bizi oldukça büyüledi.



Hikayesi de tabiki acı verdi. Bu güzel günümüzü Tac Mahal’ in in akşam güneşi manzarası ile Agra kalesinde bitiridik . 



Ertesi gün yaptıpımuz otobüs yolculuğun ardından Delhi havaaalanına vardık ve Varanasi ye uçtuk.
VARANASİ
Bir sonraki durağımız Varanasi. Delhi havaalanından 2 saate yakın süren uçusumuzdan sonra Varanasi ye geldik.



Varanasi Ganj nehri kıyısına yerleşmiş ve Hindistan ın ruhani merkezi olan bir şehir. Varuna ve Asi nehri isimlerinin birleşmesiyle adını almış.



Hindular burada ölmeyi küllerinin buraya atılmasını isterler. Hindu hacılar buraya günahlarından arınmak için gelir ayrıca hindistan’ın başka yerlerinden ölmüş olan kişiler imkanları varsa buraya getirilir burada yakılır ve külleri Ganj nehrine serpilir.



Sabah gün doğumunu Ganj da seyretmek bambaşka bir duygu. Biz sabahın kör ışığında o sokaklarda dolanırken bambaşka bir dünyadaydık, yerlerin pisliği şehrin ağır ve kesif kokusu nehrin çevresini sarmıştı.



Bu kadar pis olabileceğini hayal bile eddmezdim. Temizlik jijyen takıntısı olanlar buraya gelemez diye düşünüyor insan.



Yollar dışkılarla dolu,basmamsk için çok dikkat edip yüzümüze de aldığımız maskeleri takıyoruz. Yürürken inanılmaz kareler yakalıyor insan.




Hayatımda bu kadar derin duygularla fotoğraf çektiğimi bilmiyorum.

Burada her yer sokaktaki her kişi size ayrı bir malzeme.



Rengarenk giysiler içinde oturuyorlar. Yol boyınca sokağa yatan insanlar, sabah yogası için gelenler , sokakta kucaklarındaki bebek ve çocuklarla bayanlar, çamaşır yıkayan kadınlar , nehirde banyo yapan adamlar daha birçok kare beni derinden etkiledi.



Yüzüme bir hüzün çöktü, anlamaya , yorumlamaya çalışıyordum ama beynim adeta beni susturuyordu. Sabah Ganj nehrindeki tekne turunda nutkum tutularak güneşin doğuşunu izledim.



Bir an tek kelime etmediğimin farkına vardım ki adeta Ganj beni de susturmuştu. Gezi boyunca fotoğraflarımdaki en güzel kareler Ganj da yakaladıklarımdı. Burada o büyülü atmosferde 10 dk meditasyon yapmayı da ihmal etmedim.


Gündüz rehberimiz bizi ipek kumaşların dokunuşunu izlemek üzere bir atöyleye götürdü , burada dokuma tezgahlarında o ipeklerin dokunuşunu hayranlıkla izledik ve videoya aldık.




İpek kumaşlar çok pahalı olduğundan , kendimize sadece birer fular alabildik. 
SARNATH TAPINAĞI

Daha sonrasında Sarnath tapınağına gittik Burası Budistlerin en önemli dini merkezlerinden biri. Budist kral Ashoka burada birçok tapınak yaptırmış, manastırlarda da budist öğretiler verilmiş.



Buda'nın Bodgaya da aydınlanmadan sonra ilk dersini verdiği yer burasıymış. Duvarlarda Buda'nın aydınlanmasınjn muazzam hikayesinin de resmedildiğini görüyoruz.


 Sonrasında Ashoka krallağından kalmış sütunların olduğu yere gittik. Bu sütUnlar modern Hindistan'ın sembolü ve kağıt paralarının üstünde de var.


Aynı gece yine Ganj da , bu sefer Aarti Seramonisini izlemek için yola koyulduk. Yolda gördüğümüz inekler bizi şaşırttı adeta dükkan içine dalıyorlardı ki bunu çok normal karşılıyorlar.




Yol boyunca yüzleri boyalı adamları hayretle izliyorduk. Bu seramoniyi yine nehirde yaptığımız tekne gezintisiyle izlemek bizi bu büyülü dünyayı dıştan gözlemleme fırsatı verdi.



Akşam yapılan Aarti törninde iki ayin vardı. Biz 7 rahibin katıldığı ayini nehirden izledik.Rahiplerin yüzleri nehre dönük olduğundan haliyle en güzel yerden izleme şansımız oldu .




Nehirde turislerle dolu bu teknelerin çokluğunu size anlatamam. Etraf, meydan tören yeri , nehir inanılmaz kalabalıktı. Törende bu din adamlarının ellerindeki tütsüler, ses ve ateş dikkatimizi çekti.



İnanılmaz bir atmosferin içinde olmak bizi çok büyüledi. Töreni izledikten sonra Hintli rehberimizin bizlere verdiği çiçek içindeki mumları yakıp dileklerimizi dileyerek hepimiz



dilek mumlarımızı nehre bıraktık.Nehir üzerinde yüzlerce kişinin yaktığı mumların ışıltılı yüzüşünü seyretmek bir başka tat verdi.
Sabah erken saatindeki uçusumuzla Varanasi den Delhi ye geldik. Delhi havaalanı son derece modern ve sakin. Havaalanında yoga yapanların 12 pozisyonunun olduğu heykele bayıldık ve onu da fotoğraflamadan geçmedik.
DELHİ
Delhi de ilk durağımız Ktup Minar.




Ktup Minar 5 katlı 73 m yükseklik , taban çapı 15 m Delhi min en yüksek anıtı. Müslümanların son hindu kralını yenmesi anısına inşa edilmiş.



Delhi ye hükmeden ilk müslüman lider Kudbettin bey tararafından yapılmış. Otobüsle turumuzda
“ Indian gate “i görme şansımız oldu, 42 m yüksekliğinde , Taştan yapılmış ve zaferi temsil ediyor. 1 Dünya savaşında İngilizlerin hizmetinde olan ölen Hintli askerlere ithafen yapılmış.



13.000 şehit olan Askerin adı bu kapıda yazıyor , Geliboluda savaşmış hint askerin de simgesi var, bu anıt kapı şehitlerin sembolü .Delhi de bolca okaliptus ağaçları var ingilizler dikmiş , yollardaki tabelalar 4 dilde yazılmış. Yine Delhi de Cuma cami de gezdiğimiz yerler arasında( buranın ulu cami “cami mescit )



Bunun dışında “ red fort - kırmuzı kale , 1648 de yapılmış, hint mogol tarsına uygun olarak yapılmış, içi saray gibi, duvarları 33 metreye kadar çıkıyor. Önünde geniş bahçeler var ve tam bir huzur köşesi size bambaşka bir dünyanın kapılarını açıyor.



Daha sonra ise bindiğimiz tuttuklarla ( Ritscka deniyor) baharat almaya gidiyoruz. Tuktuklarla dolaşırken o keşmekeş dünyanın , insan kalabalığının, gürültülü şehrin sizi smbale edrn Delhi sokaklarının videolarını da çekme imkanını bulduk. Baharat marketlerin bana Mısır Çarşısını hatıtlattı . Çeşit çeşit baharatlar alarak burnumuzda Hindistanın baharat kokularıyla bir sonraki durağımız Sikh tapınağına gidiyoruz.
SIKH TAPINAĞI
Alışveriş sonrasında mermerler ile kaplı Gurudwara ‘Sikh Tapınağı’ son durağımızdı. İçeriyi ziyaret ederken fotoğraf çekmek yasak olduğunu bilmeden epey bir fotoğraf çektik. Tapınakta sürekli ilahiler okunuyor.Burası da kaçırılmaması gereken bir yer.



Gece tapınağın binayı çevreleyen havuzuyla beraber çektiğimiz renkli fotoğraf bizim de renkli bir dünyanın içinde olduğumuzun bir göstergesiydi. Tapınağın bir diğer ilginç bölümü mutfağıydı ve burada onlarca kişi hummalı bir şekilde yemek yapıyordu. Mutfak önünde yerlerde yüzlerce insan yemek yemek için beklemedeydi.
Buradan otelimize döndük ve yorgunluğumuzu caz müziği dinleyerek attık.Hindistan gezimizde böylesine canlı caz müziği bulabileceğimiz 40 yıl düşünsem aklıma gelmezdi. Gece saat 3 de sevgili tur rehberimiz Derya ve Arya Tur gezgini 10 kişi yola koyulduk.



Muhteşem bir Nepal Hindistan turunu sağlıkla ve güzellikle noktalamak , Hindistan'a tekrar geleceğimizin bir göstergesiydi sanki.
2618 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi1
Bugün Toplam37
Toplam Ziyaret186943
Hava Durumu
Bu Web Sitesi Desteği