Kale gezimizi yürüyüş olarak gerçekleştirirsek, elbette daha fazla yer görebiliriz. Başlangıç noktası olarak Ankara Belediyesinin Ulus’taki eski binası iyi bir seçim. Yıllarca Ankara’nın idare edildiği tarihi belediye binasına bir kez daha bakıp, Hisar Caddesinden kaleye doğru ilerleyebiliriz. Yolun sol tarafında, yıllar sonra bulunan Roma Tiyatrosu ilginç bir gözlem noktası olabilir.
Çıkrıkçılar yokuşu, yıllar öncesinde Ankara’nın her türlü ev ve giyim eşyasının satıldığı en önemli çarşı. Bugün de aynı işlevi görüyor ve her zaman çok kalabalık. İstediğiniz her şeyi bu çarşıdan çok daha ucuza alabilirsiniz.
Çıkrıkçılar yokuşunun sonunda bulunan Ahi Camii sokağında el işlemesi bakırları görüp, babadan kalma mesleklerini kuşaklardan beri sürdüren bakır ustalarının çalışmalarını izlemek ayrı bir keyif olsa gerek.
Artık Pirinç Han’da bir yorgunluk kahvesi içmenin ve antikalara bakmanın zamanı geldi.
Kaleye çıkan dar sokaktaki sağlı sollu dükkanlarda incik, boncuk, doğal sabun, baskılı kumaşlar, deri tasarımlar ve buna benzer bir çok hediyelik eşya satılıyor. Saat kulesinin altını ise şimdi kuruyemişçiler kullanıyor.
Kale kapısının hemen girişindeki Çengel Han’da, Vehbi Koç’un anısına, Koç ailesi tarafından restore edilen taş binada yakın tarihe detaylı bir yolculuk yapabilmek ve Vehbi Koç’un ilk işyerini görebilmek mümkün.
Kale kapısından içeri girdikten sonra, restore edilen ve bir kısmı restoran ve Cafe amaçlı olarak kullanılan tarihi konakların yanı sıra, oldukça fazla harap bina da görmek mümkün. Kale içerisinde de hediyelik eşya satan küçük dükkan bulunuyor. Kale içinin eski evlerinde yaşayan kadınlar da el işleri ürünlerini kapı önlerinde satıyorlar.
Kale gezisinin ve çektiğiniz fotoğrafların sizleri yıllar öncesine götüreceği tartışılmaz bir gerçek.